Şantiye Dergisi 383. Sayı (Eylül-Ekim 2020)
Mezuniyet projemi Şevki Vanlı ile yürütmüştüm “Birçok Mimarlık öğrencisi gibi bir buçuk sene uzatarak beş buçuk yılda bitirdiğim Anadolu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde iyi bir akademik eğitim aldığımı söyleyebi- lirim... Tüm hocalarımın ismini saymak isterim, ama hepsini temsilen diyebilirim ki, şimdilerde özel bir üniversitenin dekanı olan Sayın Yavuz Koşaner Hocam ve diğer hocalarımız bizlere en iyi eğitimi verebilmek için çok şeyler yaptı. Mezuniyet projemi, Türkiye’nin ilk uydu kenti Oran Sitesi’ni tasarlayan ve uygulayan Şevki Vanlı ile yürüt- müş olmak, gurur duyduğum süreçlerden biridir. Onun yanında mezuniyet jürilerimizde Behruz Çinici, Hasan Özbay, Tamer Başbuğ, Nevzat Sayın, Özgönül ve Erdem Aksoy, Tatsuya Yamamoto gibi zamanın çok iyi mimarları da vardı. Bu değerli misafir hocalar vasıtasıyla ufkumuz genişler, mimarlığın nasıl bir meslek olduğunu daha iyi kavrardık. Tabii rahmetli Şevki Vanlı Hoca ile ilişkimiz daha başkaydı... Tashihleri, ikimiz de aslında Ankara’da ikamet etmemize rağmen yine prensip olarak Eskişehir’de fakültede verirdi. Çoğu zaman da Ankara’dan tesadüfen aynı otobüs veya trenle gider, aynı vasıtayla da dönerdik. Bu seyahatlerde annemin yolluk olarak yaptığı kekleri kendisi- ne ikram etmem hoşuna giderdi. İkramların olmadığı seyahatlerde ise bunu hemen fark eder, takılırdı...” Ödevlerin üzerinde uyuyan bir kedi bulabilirdik “Beş buçuk yılın sonunda bitirdiğim fakültede mezuniyet konum, bir mühendislik-mimarlık fakültesi dizaynıydı. O çizimleri hala saklıyorum. Diğer taraftan, mezun olduktan yıllar sonra, bu sene mezuniyet jürisine konuk hoca olarak da davet edilmiş olmak bende çok farklı duygular uyandırdı. Tabii bizim eğitim aldığımız yıllardaki eğitim dokümanlarıyla şimdikileri görme ve teknolojiyi karşılaştırma fırsatı da buldum. Biz yurt odaların- da paftalar üzerinde çalışırdık ve çizimi bitirip yatıp, sabah kalktığımız- da kağıtların üzerinde bir kediyi uyurken bulabilirdik... Günümüzde ise her şey çok farklı, dijital. Kağıt neredeyse yok. Pandemi dolayısıyla görüşmeler, mezuniyetler bile uzaktan, bilgisayar üzerinden yapılıyor...” Eskişehir karakteristik özelliklere sahip bir şehir “Eskişehir şimdikinden daha bakımsız olmasına rağmen o zamanlar da yine karakteristik özelliklere sahip bir kentti. Odunpa- zarı evleri mimarlık öğrencileri için bulunmaz bir nimetti. Orada yaptığımız stajlardaki projelerin şimdilerde hayata geçirilmesi, o eski evlerin değerlendirilip turizme açılmış olması çok memnun edici... Senede bir kere de olsa ziyaret etmeye çalıştığım Eskişehir gerçek- ten yaşanabilir bir kent...” Mimarlar Odası’nda çalışıyor, Mülkiyeliler Birliği’nde yemek yiyordum “Okul zamanı yaz tatilleri için geldiğim Ankara’da ise boş durmu- yor, mimarlarla tanışmak, mesleğin inceliklerini görüp öğrenmek, mimarlık dünyasının havasını koklamak amacıyla Konur Sokak’taki Mimarlar Odası’na gidip geliyordum. Mimarlık öğrencileri için önemli bir yerdi ve Ankara gibi büyük bir şehrin nimetlerinden istifade etmem gerektiğini düşünüyordum. Bu gidip gelmelerimde o dönem Oda’nın genel sekreteri olan Aslı Özbay Hanım’dan bir iş rica etmiştim. Ne olursa yaparım havasındaydım; yeter ki Mimarlar Odası’nda olayım. Aslı Hanım sağ olsun, Oda’nın kütüpha- nesini düzenleyen ve Almanya’dan yeni gelen Mimar Bayar Çimen’e yönlendirmişti beni. Söz konusu kütüphane Türkiye Mimar ve Mühendisler Kütüphanesi olarak İstanbul’da kurulmuş, 1992 yılında Ankara’ya nakledilmişti. Müthiş bir doküman zenginliğine sahipti. O dokümanların düzenlenmesi, tasnifi gerekiyordu. İş zor ve karışıktı. Sonuçta iki yaz üst üste o kütüpha- nenin kuruluşunda görev aldım. Bu süreçte, çalışmamın tek karşılığı olan yemek fişimle öğle yemeklerini Mimarlar Odası’nın tam karşısındaki Mülkiyeliler Birliği’nde yiyordum. Ünlü politikacıları ve köşe yazılarını okuduğum gazetecileri görmek, onlarla aynı yerde yemek yemek, tanışma fırsatı bulmak beni çok mutlu ediyordu. O ortamın da çok etkisinde kalmıştım...” Hedefim ömür boyu ofiste çizim yapmak değildi “Mezuniyetten sonra geldiğim Ankara’da yaptığım ilk şey, Mimarlar Odası’na kayıt olmaktı. Artık oda sicil numarası olan bir mimardım. Ardından Kızılay’da bir tasarım ofisinde işe başlamıştım. Tasarım ofisi çok düşünmüyordum açıkçası. Bir süre sonra, sonu gelmez çizimler, yarışmalara yetişme stresi bana kendimi hala jüriye proje yetiştiren öğrenci gibi hissettirmişti. Bu işin ne kadar zor, bir o kadar da değerli olduğunu bilmeme rağmen hedefim ömür boyu ofiste çizim yapmak değildi. Şimdi lise ikiye giden kızım, 5 yaşlarında ‘anne sen mimarsın, neden hiç çizim yapmıyorsun’ diye beni sorguladığında da, bazı mimarların da sahada olmasını, lezzetli bir yemek için, iyi malzeme ve iyi işçilik örneği ile anlatıyordum O’na. Dolayısıyla ben insanlarla diyalog içinde olacağım hareketli ve uygulama ağırlıklı bir iş istiyordum. İş arayışım devam ederken karşıma hazır endüstriyel mutfak üreticisi Kromlüks çıkmıştı. O firmada hem teorik hem pratik deneyimler edindiğimi söyleyebilirim. Anadolu’da birçok Anadolu Lisesi inşaatı başlamıştı ve Kromlüks’ün yan firması bu inşaatlarda bazı 92 EYLÜL-EKİM 2020 PORTRE
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=