Şantiye Dergisi 383. Sayı (Eylül-Ekim 2020)
önemli ihaleler kazanmıştı. Bu da bana hayal ettiğim bir iş ortamını sağlamıştı. Hem ofiste çizimler ve hakedişler yapıyor, hem de şantiyele- re gidiyordum. Mersin’de olacak düğün törenim dolayısıyla bir yılım tam dolmadan izin alamayacağım söylendiğinde, özel sektör kuralları ile yüzleşecek ve üzülerek 1995 yılında ayrılmak zorunda kalacaktım… Rüzgarlı Sokak ve Levent Tecrit... “Eşimle fakülte birinci sınıftayken, ortak aldığımız Almanca dersinde tanışmıştık. Kendisi de yine Anadolu Üniversitesi Makine Fakültesi öğrencisiydi ve Almanya’da uzun bir müddet yaşadığı için Almancası çok iyiydi. Hepimizin de sınavlarda en büyük yardımcısıydı... Mühendislik Fakültesi ile ortak aldığımız Almanca dersi tanışmamıza vesile olmuştu... 1996 yılındaki evliliğimizin ardından, artık çok sevdiğim mesleğime devam etmek istiyordum. Arayışla- rım sürerken gazetedeki, daha önce duymadığım Levent Tecrit isimli bir firmanın ilanına rastlamış ve başvurmuştum. İzolasyon sektörün- de çalıştırılmak üzere yeni mezun, seyahat engeli olmayan, şantiyelere gidecek bir mimar aranıyordu. O dönem iş ilanları için gazeteler takip edilirdi. Yer, Ankara’da büyümeme rağmen daha önce hiç görmediğim, bir zamanlar siyasi parti genel merkezlerinin yer aldığı, ulusal ve yerel basın büroları ve matbaalarıyla ‘Ankara'nın Babıalisi’ olarak adlandırı- lan Rüzgarlı Sokak’tı. Görüşmeye gittiğim gün Ulus Meydanı’nda otobüsten inip, Eski Meclis’in önünden geçip, geldiğim Rüzgarlı Sokak bende farklı duygular yaratmıştı. Etkilenmiştim. Dükkanla- rın önünde inşaat malzemeleri, malzeme yüklü kamyonlar, vitrifiye- ler... Aşırı bir hareket... ‘Böyle bir yerde bir mimara nasıl bir ihtiyaç olabilir ki’ diye düşünüyordum bir taraftan da. O günlerde internet olmadığından firma, sektör ve yer hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ön araştırma yapamamıştım. Yalıtımın, 25 yıl boyunca, zift gibi kazısam da çıkmayacak bir sevgi ile çalıştığım iş hayatıma yön vereceğini bilmeden, Rüzgarlı Sokağın en hareketli noktasında, sektördeki aktör markaların bayiliğini yapan, Ankara’nın önemli yalıtım malzeme- leri satıcısı ve uygulayıcısı Levent Tecritte bulmuştum kendimi...” “Mağazaya girdikten sonra BTM membranların, camtülü pestili örtülerin yaydığı asfalt kokusunun arasından sarı Sika bidonları, İzocam rulolarının sınırladığı dar bir koridor- dan geçip üst katta bulunan Levent Bey’in odasına çıkmıştım. Yukarı katın, alt katla hiç ilgisi olmayan bir havası vardı. Levent Bey, alt kattaki karmaşayla tezat bir işveren profiline sahipti. Harika bir ofis dekorasyonu, masada okumakta olduğu kitaplar, bilgisayarı, duvarda takip ettiği projeler…” Daha ilk gün ve ilk saatler şantiyede kule vinç sepetinde bulmuştum kendimi “O görüşmede firma sahibi Levent Bey yalıtım sektörü ile ilgili, ilk kez duyduğum bilgiler vermişti. Zira, benim için yalıtım üniversite yıllarımdaki proje detaylarında 'bir boş bir dolu çizgiden' ibaret bir detaydı sadece. Bir kadın mimar ile çalışmak istiyorlardı. Çünkü işin arka planında, gelen talebi değerlendirip, düzgün bir teklif haline getirmek için ofis işini de güzel kotaran birine ihtiyaç vardı ve bu tip işleri kadınlar iyi yapardı. Bence o niyetle beni almak istiyordu. Neticede 1 Temmuz 1996’da Levent Tecrit’te işe başladım. Daha o ilk gün şirkete gelir gelmez, deli dolu, kabına sığmaz Tufan Bey, doğru düzgün kim olduğumu bile sormadan elindeki çantayı elime tutuşturup, kendisini takip etmemi söylemişti. Şirkete girdiğim ilk dakikalarda çanta taşımaya başla- mıştım. Arabaya bindirip doğruca Ankara-Eskişehir yolunun ilk prestij binalarından Halk Bankası Genel Müdürlük binasının şantiyesine götürmüştü beni. Şimdilerde farklı bir kurum tarafından kullanılan bina oldukça yüksek bir binaydı. Şantiye- ye girer girmek kendimi kule vinç sepetinde çatıya çıkarken bulmuş- tum. ‘Binmem’ deme şansım yoktu, ne olduğunu bile anlayamamıştım. Çatıya çıktığımızda Tufan Bey’den, yüksekten korkmadığım, nazlanma- 93 EYLÜL-EKİM 2020 PORTRE
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=