Şantiye Dergisi 384. Sayı (Kasım-Aralık 2020)
40 KASIM-ARALIK 2020 VİZYON türlü bilgiye ulaşabilmelidir. Sistemle evlerin yaşı, projesi, proje onayı, inşaat safhasında çekilmiş fotoğrafları, müte- ahhidi, beton numunesi sonuçları yer almalıdır. Güçlendirme/Yenileme Çalışmaları Güçlendirilerek kullanılabilecek binaların güçlendirme/ yenileme çalışmaları da ihmal edilmemelidir. Tüm binalar yıkılıp yeniden yapılmayacaktır, dolayısıyla kentsel dönü- şüm sürecinde binaları depreme karşı güçlendirme çözü- münü de iyi değerlendirmek gerekir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerden farklı olarak deprem kuşağında yer alan ülke- mizde, güçlendirme/yenileme çalışmalarının ihmal edildi- ği ve Avrupa’ya göre geride kalındığı görülüyor. Avrupa’da son yıllarda, ekonomik olmasa da teknik olarakmümkünse yıkım-yeniden yapımyerine güçlendirme/yenileme yaklaşı- mı benimsenmektedir. Güçlendirme/yenileme çalışmaları ile binaları yıkmadan da depreme hazırlıklı hale getirmek mümkündür. 1967 depreminde Sakarya Valilik binası hasar görmüş ve daha sonra güçlendirilerek kullanılır hale getirilmiştir. Hatta 1999 depreminde DepremKoordinasyonMerkezi ola- rak kullanılmıştır. Benzer şekilde Kocaeli Körfez’de yapılan bir un fabri- kası, 1967 depreminde hasar görmüş, kolonları, manto- lama ile güçlendirilmiş ve kullanılır hale getirilmiştir. Güç- lendirme/yenileme teknolojileri, ülkemizde geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Derin Yenileme Uluslararası alanda “Deep Renovation” denilen, ülke- mizde de “Derin Yenileme” olarak adlandırılan çalışmalar, bir yapının güçlendirilmesinden dış cephesine, iç makyaj- lanmasından bacasına ve tesisatına kadar her unsurun yenilenmesini ifade etmektedir. “Derin Yenileme” aslında güçlendirme, iklimlendirme, ısıtma-soğutma, aydınlat- ma ve yangın güvenliğinin yanı sıra enerji verimliliğini de kapsamaktadır. 17 Ağustos Marmara Depremi 17 Ağustos Marmara Depremi sonrasında İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından 55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan inceleme ve kontrollerde, binaların yüzde 79’unun hasarlı bulunduğu ifade edilmiştir. Hasarlı binaların yüzde 64’ünde nemin yol açtığı korozyon (paslanma) tespit edilmiştir. Unutmayalım ki su yalıtımsız bina yavaş yavaş çürür ve çöker. Su Yalıtımsız Bina / İnsanı Gam, Duvarı Nem Tüketir Yapı ömrü ve dayanıklılığını tehdit eden en büyük etken sıvı veya gaz fazındaki “su”dur. Ülkemizdeki yapı stoğunun neredeyse tamamı beton ile çeliğin iyi uyumunu ortaya ko- yan betonarmeden üretilmektedir. Betonarme içerisinde bulunan demir donatı ise atmosfer koşullarından ve özel- likle de sudan çok ciddi seviyelerde olumsuz etkilen bir malzemedir. Nüfusunun yüzde 93’ü çeşitli derecelerde depremkuşa- ğı üzerinde yaşayan ülkemizde depremin korkunç etkileri ile karşı karşıya kalmamak, maksimum can güvenliği sağ- lamak için doğru bina tasarımı ve uygulamalarının yanı sıra standartlar uygun olarak üretilmiş ürünler ile yapılacak su yalıtım uygulamalarının gerekliliği aşikardır. Su veya hava teması kesilmemiş betonarme içindeki demir “oksitlenir, paslanır, korozyona” uğrar ve çekme kuv- veti zayıflar. Yapıya nüfuz eden su, yapıların taşıyıcı (kolon, kiriş) kısımlarındaki donatıları korozyona uğratarak, kesitleri- nin azalmasına ve yük taşıma kapasitesinin ciddi miktar- da düşmesine neden olur. Korozyona bağlı olarak donatı kesitinde oluşan kayıp, donatının başlangıçta tasarlanan hesap değerlerini karşılayamamasına neden olur, ki bu da yapı güvenliği açısından hiç de istenen bir durum değildir. Donatı ve korozyon ilişkisini ortaya koyan akademik bir çalışmada, korozyon kaynaklı donatı kesit kaybının 0.25 mm/yıl olduğu kabul sonucundan hareketle, donatı taşı- ma kapasitesinin 5 yılın sonunda%50’sini, 15 yılın sonunda %90’ını, 24 yılın sonunda da tamamını kaybedeceği iddia edilmiştir. Donatı korozyonu deprem veya herhangi bir dış etki olmaksızın belirli süre sonra yapıların çökmesine yol açmaktadır. Bu durum da maalesef ülkemizin yabancı ol- madığı bir gerçekliktir. Uluslararası çalışmalar, su yalıtımı olmayan binaların sadece on yıl içinde taşıma kapasitelerini %66’ya kadar kay- bedebileceğini göstermiştir. Bu, zayıflamış temeller, aşınmış takviye çubukları ve zayıf çatıdan kaynaklanabilir. Bu zayıf- lıklar sırayla çatılarda, çökmüş duvarlarda, çatlak ve sızan temellerde ve kolon/kirişlerde oyulmaya yol açmaktadır. Yaşadığımız deprem felaketleri çok sayıda can ve mal kaybına neden olmuş ve içerisinde yaşamakta olduğumuz yapıların güvenirliliğinin sorgulanmasının yolunu açmış- tır. Yapılarımızın üzerine inşa edildikleri zeminin uygunlu- ğu, inşaat tekniği yönüyle hem malzeme hem de uygula- mametotlarının bilimselliği, uzun ömürlü ve dayanıklı yapı kavramları gündemimizin ilk sıralarında yerlerini aldılar. Yapıların uzun yıllar boyunca dayanıklılıklarını koruması için zemin etüdünün yapılması, yapının tekniğine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden su yalıtımı ile ko- runması gerekir. Su yalıtımsız binalarda • Bodrum ve zemin katlarda binanın taşıyıcı sistemleri çabuk korozyona uğrar • Çabuk çürür • Hızlı yaşlanır • Depreme dayanıksız hale gelir. Binaların bodrum katındaki veya en alt otoparkındaki temel taşıyıcı sistemleri;
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=