Şantiye Dergisi 386. Sayı (Mart-Nisan 2021)
İklim Krizine “ Dur ” Demek Yalıtımla Mümkün larının az kullanılmasındaki en büyük rolü YALITIMLI ve hatta mümkünse SIFIR ENERJİLİ Bİ- NALARDA yaşayabilmek müm- kün kılıyor. Ülkemizden yola çıkıldığında mevcut yapı sto- ğunun yüzde 80’inin yalıtımsız olduğunu görülüyor. Yaşamın her alanında, kullanılan beyaz eşyalarda bile enerji verimli ürün- ler almaya özen gösterirken; evlerin dış cephe yalıtımlarını doğru şekilde yap- mamak, enerjinin havaya uçmasına neden oluyor. Evlerin içi yerine atmos- feri ısıtmaya bir son verilmesi gereki- yor. Enerjiden tasarruf ederek kişisel bütçenin korunması, doğal kaynakla- rın tüketimini azaltarak sürdürülebi- lirliğe katkı sağlanması ve dünyanın daha az kirletilerek iklim krizine “dur” denebilmesi içinmevcut tümbinaların yalıtımlı hale getirilmesi, enerji bakı- mından dışa bağımlı ülkemizin kalkın- masına da fayda sağlayacaktır. Daha Kalın Yalıtım, Daha Çok Tasarruf Yalıtım uygulamalarında seçilen ürün tipi kadar ürünün kalınlığı da ya- lıtım performansına etki ediyor. İklim koşullarına uygun olarak seçilecek doğru kalınlıkta yalıtım malzemesi ile yapılacak yalıtım, çok daha fazla ta- sarruf imkânı sunuyor. Başlangıç ma- liyetini düşürmek için genellikle daha ince kalınlıklarda seçilen yalıtım mal- zemeleri, ileriye dönük bakıldığında edilecek tasarrufu azaltarak maliyetin aslında çok daha büyük olmasına ne- den oluyor. Ülkemizle aynı iklim ku- şağındaki gelişmiş dünya ülkelerinde 15-20 cm kalınlığında yalıtım malze- meleri kullanılırken, ülkemizde ise bu kalınlıklar ortalama 3-5 cm arasında kalıyor. Bu da enerjide dışa bağımlı olan ülke ekonomimize büyük darbe vuruyor. Enerji tüketimini azaltmak ve doğal kaynakları korumak için en iyisi “kalın” yalıtım malzemelerinin seçil- mesidir. Y ıllardır bahsedilen küresel ısınma tehdidinin etkilerinin yadsınamaz hale geldiği bu- günlerde, iklim krizinin etkilerini durdurmak adına her- kesin elini taşın altına koyma- sı gerekiyor. Bilindiği gibi iklim krizinin en büyük iki sorumlusu hava kirliliği ve sera etkisi. Eko- lojik dengenin de bozulmasına neden olan iklim krizinin et- kilerini azaltmak ise yalıtımla mümkün olabiliyor... “Küresel ısınma” ulaşım, üretim, kullanı- lan kimyasal kirleticiler, fosil ya- kıtların kullanımı gibi günlük bireysel ve endüstriyel faaliyetlerin sonucu or- taya çıkan kirletici gazların atmosfere salımı sonucu oluşan gaz katmanının güneş ve dünyamız arasındaki ışınım (radyasyon) ile ısı transferi dengesini bozması sonucu dünyamızın sıcaklı- ğının artması olarak özetlenebilir. At- mosferde biriken karbondioksit, me- tan, kükürt dioksit gibi atmosferin yapısında olmayan bu gaz bileşikleri nedeniyle havada oluşan katman, tıp- kı bir sera etkisi ile dünyamızı sarmış durumda. Isıtma ve soğutma faaliyetlerinden en temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya kadar hayatın her evresinde enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Bu enerji ihtiyacı kimi zaman elektrik enerjisi ile sağla- nırken, özellikle ısıtma amacıyla do- ğalgaz, fosil yakıtlar, petrol gibi doğal kaynaklara da gereksinim duyuluyor. Özellikle günümüzde enerji pazarı- nın yüzde 80’ini halen fosil yakıtların oluşturması nedeniyle bu kaynakların ısıtmada kullanımı, atmosfere karbon- dioksit gibi kirletici gazların salımına ve sera etkisini artırmada rol oynu- yor. Uzmanlara göre önümüzdeki yıl- larda iklim değişikliğinin etkisi gerek Türkiye’de gerekse dünyanın diğer böl- gelerinde çok daha fazla hissedilecek. Pandemi Doğaya Nefes Aldırdı Ülkemizde çıkan ilk koronavirüs vakasının ardından artan pandemi önlemleri çerçevesinde evde kalınan süre neredeyse 1 yılı buluyor. Bu süre zarfında çoğu iş yeri evden çalışma düzenine geçti, okullar online eğitime başladı, sosyal hayatta da kısıtlamalar ve alınan tedbirler neticesinde evlerde kalındı ve araç/toplu taşıma kullanımı azaldı. Uçaklar, otobüsler gibi şehirle- rarası ve uluslararası seyahat aktivi- telerinin de kısıtlanması/azalması ile doğaya salınan kirletici gazların büyük oranda azaldığı görüldü. Dolayısıyla doğa bu dönemde nefes aldı, yenilen- di. Pandemi dönemi nedeniyle yaklaşık bir yıldır yaşanan olumsuzlukların ne- redeyse bir ödülü gibi, hava kirliliğinde 2019 ve 2018 yıllarına kıyasla yüzde 25- 30’lara varan bir oranda azalma mey- dana geldi. Benzer şekilde kısa çalış- ma düzeni nedeniyle azalan iş yükü ve mesai süreleri, endüstriyel tesislerde de iş sürelerinin azalmasına ve dola- yısıyla üretim faaliyetlerinin azalarak, bu faaliyetler sonucu doğaya salınan kirletici gazların da azalmasına neden oldu. Normalleşme adımlarının tartı- şıldığı bugünlerde, yapılacak ilk adım, evde kalınan süreç dolayısıyla aza- lan hava kirliliğinin azalması avanta- jını sürdürmek yönünde olmalı. Tüm dünya insanlarında oluşacak toplam bir sürdürülebilirlik bilinci ile doğal enerji kaynaklarının tüketilmesinin azaltılması gerekiyor. Enerji kaynak- 58 MART-NİSAN 2021 GÜNCEL
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=