Şantiye Dergisi 386. Sayı (Mart-Nisan 2021)
Şantiye: Bugünlerde yoğunlaştı- ğınız iş ve projeler hakkında bilgi ala- bilir miyiz? Nevzat Sayın: Şu anda Aydın Do- ğan Güzel Sanatlar Lisesi’ne 350 ki- şilik bir konser salonu ve Bilsem için Gebze’de üstün zekalı çocuklara yöne- lik bir okul projesi üzerine çalışıyoruz. Ege’de de irili ufaklı üç işimiz sürüyor. Birisi 240 dönümlük arazide büyük bir köy geliştirme projesi, bir diğeri 65 dö- nümlük bir arazide zeytincilikle ilgili çalışmalar yapan kuruluşların birlikte çalışma alanları olacak bir proje, so- nuncusu ise Alaçatı’daki iki ev. Bun- ların dışında Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bir conta fabrikası proje- sinin son demlerindeyiz, yönetim ya- pısını yakında teslim edeceğiz. Daha önce yaptığımız bir endüstri yapısını da Ar-Ge binasına dönüştürüyoruz. Şantiye: Eskişehir Anadolu Üni- versitesi ve Santral İstanbul’da da bazı çalışmalarınız vardı sanki... Nevzat Sayın: Doğru, Eskişehir’de Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi için çalışmalarımız vardı ama üniver- site ikiye bölündüğü için idari neden- lerle biz de beklemek zorunda kaldık. Aslında üniversite idaresi onay verdi- ği anda inşaata başlanabilir aşama- da. Santral İstanbul’da ise Mimarlık Fakültesi olarak kullandığımız 4 ve 6 numaralı kazan dairesi yapılarındaki eğitim sürüyor. Biliyorsunuz o yapılar 1910 yılında yapılmış, iki eski kazan dairesinden dönüştürülmüştü. Pan- demi başlamadan önce, projede onla- rın arasına gelmesi planlanan oditor- yum yapısı üzerine çalışılıyordu fakat ne yazık ki pandemiyle birlikte bekle- meye alındı. Şantiye: Her şeyin hızla değişti- ği, mesleklerin ve iş yapış şekillerinin dönüştüğü, teknoloji kullanımın art- tığı, belirsizliklerle dolu bir dönemde yapı sektörü ve mimarlık sizce neye evriliyor? Nevzat Sayın: İnşaat, bence bü- tün bu değişimin içinde en az değişen sektör... Yapı sektöründe otomotiv sektöründeki hızlı gelişme yaşanmı- yor. Mimari ofislerin çalışma şekille- rinde de köklü bir değişim yok. Fakat teknolojik gelişmeler, dijital dünyanın baskıları, salgının açtığı mesafe, bir arada çalışmanın seyrekleşmesi gibi unsurlar yeniden düşünmeyi gerek- tiren şeyler... Diğer taraftan yavaş da olsa bir şeylerin değiştiği de aşikar... “Akıllı Bina” denilen, camları sımsıkı kapa- lı, havalandırması tamamenmekanik cihazlarla gerçekleştirilen yapılar ar- tık ciddi ciddi sorgulanmaya başladı. Özellikle salgın döneminde, bizimgibi Akdeniz coğrafyasında bulunan bir ül- kede binaların balkon, teras, veranda, avlu gibi unsurları yeniden ön plana çıktı. Bir yapının pencere ve kapılarını açarak havalandırabileceğimizi tekrar hatırladık. Tuhaf bir biçimde tekno- lojik olan değil de daha az teknolojik olana, eskiye dönüşün yaşandığı bir dönemin içindeyiz. Doğal, kolay ve kendiliğindenlik hatırlandı ve değer kazandı. Diğer taraftan “yoğunlukla- rı” tekrar düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu hem kentsel anlam- da hem de tek bina anlamında bence çok önemli. Dolayısıyla mimarlık veya inşaat- ta teknolojik gelişmelere ayak uydur- maya çalışmakla birlikte “geriye doğ- ru düşünmenin” aslında daha anlamlı olduğuna inanıyorum. Mesela balkon- lar... Yakın bir geçmişte Türkiye’de bü- tün balkonlar kapatılmaya başlandı ve halâ kapatılıyor. Ama bu salgında fark edildi ki balkonlar önemli. Neden kapatıldığını ise çok da net bilmiyo- ruz aslında. İki koltuk koymak için mi, elektrik süpürgesini tıkmak için mi? Bence birilerinin bunun üzerine ça- lışması lazım. Bu kapatma meselesi şöyle çalışıyor; nasıl olsa kapatılıyor diye müteahhit onları da kapalı alan hesabıyla satıyor. Belediye de nasıl olsa iş böyle yürüyor diye onları emsa- le sokuyor. Alın başınıza belayı... Aynı iklim kuşağında olduğumuz Atina’da hiçbir balkon kapatılmamış, İzmir’de ise bütün balkonlar kapalı. Balkonlar, evlerin dışarısıyla içerisi arasındaki ara yüzdür. Kullanmayınca toplum- sallaşmayı da öğrenemiyoruz. Şantiye: Deneyim ve bilgilerinizi paylaşmayı seviyorsunuz... Eğitimci kimliğiniz de var. Öğrenciler ve eğitim kurumlarıyla iletişim halinde olan bir meslek adamısınız ve bu alanı göz- lemleyebiliyorsunuz. Mimarlık fakül- telerindeki eğitim-öğretimle ilgili yo- rumlarınız nelerdir? Nevzat Sayın: Ülkemizde maale- sef mimarlık fakültelerinin sayısı çok fazla. Bildiğim ve takip edebildiğim kadarıyla 140 civarında mimarlık fa- kültesinde eğitimverilmeye çalışılıyor. Bu kadar mekan, bu kadar hoca var mı, emin olamıyorum. Bu mimarlık fakülteleri gerçekten fakülte mi, bile- miyorum. Bırakın kalifiye öğretim gö- revlilerini, bu okullarda bir öğrencinin, istemediği sürece terk etmeyeceği bir masasının bile olmadığını biliyoruz. Stüdyonun, mimarlık eğitiminin odağı olduğunu düşünen biri olarak bu ek- sikliklerin hayati olduğu kanaatinde- yim. Diğer taraftan problemli, eksik- liklerle dolu mimarlık fakültelerinde eğitim gören öğrencilerin küresel sal- gın nedeniyle sayıları artan ve eskiye kıyasla çok daha ulaşılabilir olan diji- tal dersler, seminerler ve konferanslar nedeniyle ufuklarının açıldığını düşü- nüyorum. Mesela ODTÜ Mimarlık Fa- kültesi’ndeki bir etkinliği Anadolu’nun başka bir şehrindeki öğrencinin web üzerinden takip edebilmesi oldukça iyi bir gelişme. Fakat bire bir eğitimin, karşılıklı etkileşimin, yaratılan kültü- “İnşaatta teknolojik gelişmelere ayak uydurmaya çalışmakla birlikte, geriye doğru düşünmenin aslında daha anlamlı olduğuna inanıyorum...” 83 MART-NİSAN 2021 RÖPORTAJ
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=