Şantiye Dergisi 386. Sayı (Mart-Nisan 2021)
rel ortamın, aynı havayı solumanın ye- rini tutmaz tabii ki. Ve tabii bu uzaktan dijital aktarımın bilgiyemi, malumata mı dönüştüğü de ayrıca tartışılır... Şantiye: Son yıllarda yapım süre- ci bu zamana kadar olmadığı kadar akustik, su, trafik vs. danışmanların da dahil olduğu “multidisipliner” bir hale geldi. Bu kapsamdamimarın rolü ve pozisyonu değişiyor mu sizce? Nevzat Sayın: İyi mimarlık zaten hep multidisiplinerdi. Yani bir mimar masaya kapanıp tek başına bir yapı projesini üretemez, üretmemeli. Yapı üretme süreci çok katılımlı, başka di- siplinlerin de işin içinde olduğu, yasa- ları bilen danışmanların, yapı fiziğini veya iklim gibi birçok konuya hakim insanların katıldığı bir şey. İyi mimar- lık hep böyle bir şeydi zaten. Uzman- ları bir arada tutan bir öğretiydi. Bu yeni bir şeymiş gibi algılanıyor ama iyi mimarlık zaten öyleydi. Fakat diğer taraftan, son yıllarda bu süreci yöneten, çekip çeviren mi- marın da başkaları tarafından çekip çevrilen bir şeyin parçası olduğunu da görmek gerek. Ama biliyoruz ki son söz yine mimardadır. Yani yapı üretimi herkesin katıldığı bir çalışma, yapı herkesin yapısı; ama en çok da “mimarın yapısı” diye düşünüyorum açıkçası. Şantiye: Yapısal çevre ve mimari açıdan çok da hoş bir ortamda yaşa- mıyoruz... Temel sıkıntı ne sizce? Nevzat Sayın: Hangi açıdan hoş bir ortamda yaşıyoruz ki... Mimari iyi değil de şu iyi diyebiliyor muyuz?.. Eksik kültürel donanım, ekonomik sorunlar, kentlerin kimin olduğu ve mülkiyet meseleleri, kazancın gün- den güne daha da dengesiz dağılımı, yoksulluğun artması, geleceğin belir- sizliği, şehirlerin neye benzeyeceği- ne dair planlamanın olmaması, kent topraklarının rantı, tek yükselen sek- törün çok kırılgan olan inşaat sektörü olması ve bu sektörün ilk darbede dar- madağın olması... Tüm bunlar yüzün- denmimarlık üzerine konuşulabilecek şeylerin sayısı çok az. Çevremizde iyi mimarlık eseri yok mu, tabii ki var... Fakat bunlar tekil, bir başına kalıyor- lar. Bütün bu galaksinin içinde, böyle bir çevrede kendi yalnızlıklarını yaşı- yorlar gibi geliyor bana. Şantiye: Sizin son dönemde, ül- kede inşa edilen ve iyi mimarlık eseri olarak tanımladığınız yapılar var mı? Nevzat Sayın: Tabii ki... Mese- la Emre Arolat’ın Sancaklar Camii önemli ve güzel bir yapıdır. So’nun Beylikdüzü’nde mevcut bir yapıyı dö- nüştürerek yaptığı sosyal merkez ve Han Tümertekin’in bir çelik fabrika- sının yönetim yapısı da başarılı çalış- malardır. Hakan Demirel’in havaala- nı yolu üzerinde üçgen planlı kuleleri ve Ömer Selçuk Baz’ın Zonguldak’taki ziyaretçi merkezi projesini de önemli buluyorum. Şantiye: Şantiyelere gider misi- niz? En sık gittiğiniz hangisiydi? Nevzat Sayın: Çok giderim... Çok da sevdiğim yerlerdir. Yapımı yönet- meyi severimve önemserim. Ofisimiz- de şantiyelerden sorumlu kişi benim. Çünkü Türkiye’de bir şeyi yapıyorsa- nız, çizdiğiniz gibi yapılmadığını da öğrenmişsinizdir. Maalesef tasarlanan binalar imalat aşamasında bambaş- ka haller alıyor. Dolayısıyla şantiyede, yapılması gerektiği halde yapılmamış ya da başka türlü yapılmış şeyler yü- zünden başınıza çoraplar örülmeme- si için sık sık gitmeye çalışırım. Son- radan onu yık, bunu yap diyeceğime baştan işin içinde olmayı tercih ede- rim. Tabii daha iyi örgütlenmiş, bir “Şantiyeler sevdiğim yerlerdir... Yapı işletmeye alınana kadar ilişkim sürer...” Lapis Han Gön Deri Fabrikası 84 MART-NİSAN 2021 RÖPORTAJ
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=