Şantiye Dergisi 386. Sayı (Mart-Nisan 2021)
GÖRÜŞ Muharrem Akpınar İnşaat Mühendisi Eğitimin Mühendislikteki Önemi ve Yanlışları Üzerine A lınan İnşaat Mühendisliği eğiti- mi, yeterli uygulama beceri ve pratikleriyle birleştirilmediği takdirde, teorik eğitimlerden iyi notlarla mezun olunsa bile pratikte bilgiyi çözümleyen, yeni metotlar ge- liştiren ve onu aktarıp paylaşabilen bir “Mühendis” olmak kolay olmasa gerek... Beynimiz bilginin öğretilme şekline bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu içerik ve metodoloji, tarihte farklılık- lar göstermekte olup, çağının ötesinde insanlar çıkmasına da öncülük etmiş- tir. Tarihte en tanınan ve en başarılı ilk inşaat mühendisinin, günümüze kadar ulaşan kalıcı eserler bırakmış Mimar Si- nan olduğu görülür. Bu anlamda Mimar Sinanʼdan sonra Fransız John Smeaton da çok önemli bir isimdir. Günümüzün teknoloji, bilim, eğitimve öğretimkoşul- larından daha geride olmalarına rağmen hala konuşulan yapılar bırakmış olmala- rı övgü ve takdire şayandır. Mühendislik eğitiminin mevcut ko- şullarda daha sistematik bir şekilde ge- lişen teknolojiyle birlikte daha anlaşılır olması beklenirken, ülkemizde iş ha- yatında karşılaştığımız pratik ise bize bunun hiç de böyle olmadığını gözler önüne seriyor... “Bu pratik nedir” diye düşünecek olursak; işsizlik, iş ilanları- nın içerikleri, seçme sınavlarındaki ka- litenin düşüklüğü, meslek bilincinin her geçen gün azalması, paranınmesleki de- ğerlerin önüne geçmiş olması, “2+2”nin 4 ettiğini değil, “siz kaç istersiniz”i des- tekleyenlerin revaçta olması, Odaların gerekli güçte olmaması ve kendilerini değiştirmek için hiçbir çaba içine gir- memeleri, oda veya diğer kurumlarda alınan kursların yeteri kadar verimli ol- maması gibi unsurlar sayılabilir... Teknik Müdür, Proje Müdürü, Koordinatör, Plan- lama Şefi, Şantiye Şefi gibi yetkili pozis- yonlarda bulunan deneyimli mühendis ve mimarların, içinde bulundukları or- ganizasyonda yetersiz kalmalarında bu unsurlar oldukça önem arz ediyor. Tabii özeleştiri yapmak da şart... Başta yöne- ticilerin, daha sonra akademisyenlerin, daha sonra Meslek Odalarının, eğitim kurumlarının, mesleki hayata atılmış her mühendis ve mimarın, şu an üniversite sıralarında okumakta olan adayların ve aslında herkesin bu geri kalmışlıkta payı var. Üniversite sıralarında her mühendis adayı, kendini zor projeleri halledip on- ların üstesinden gelecek şekilde teorik bilgilerle sınamaya çalışırken, iş hayatı ve serbest piyasa denilen hengamenin içinde özellikle ilk beş yıllık süreçte bu piyasa dinamiklerine boyun eğmekten başka bir yol da bulamamaktadır. Üni- versitelerde okurken eğitim, öğretim, mühendislik değer ve idealleriyle ken- dimizi geliştirirken, mezun olduktan sonra “sudan çıkmış balık” gibi piyasa- nın içinde meslek hayatımızın başlan- gıç döneminde bocalayıp kalıyoruz. Mü- teahhit görünümlü tüccarlardan, kalfa görünümlü çok bilmişlerden, mühen- dis, mimar görünümlü özgüvensiz, bil- gisini paylaşmaktan çekinen, mühendis ve mimar yetiştiremeyenlerden oluşan sistemde bir de belediye ve kamusal bü- rokrasinin verdiği atalet etkisinden do- layı ne yazık ki mesleğine olan inancını yitirmiş kitleler çıkıyor artık karşımıza. Ben mühendislik ve mimarlık eği- timinin bilinç ve ideallerle yürekten ve karakterli yapılması gereken bir eğitim modeline sahip olması gerektiğine inanı- yorum. Akademinin üzerine düşen teorik altyapının öğretilmesinin dışında önce- likle alansal bazda branşlaşmaya gidil- mesi ve üniversitelerin yeniden yapılan- ması, ayrıca pratik metotlarla daha çok desteklenmesi, inşaat mühendisliğini bi- tiren adayların 5 yıl dolmadan şantiye şefliği yapmaması, statik proje tasarımı- na imza atmaması ve mezun olunduk- tan sonra da bilgilerin taze tutulması için alanda uzmanlık gerektiren konularda pratik ve teorik sınavların devametmesi gerektiği kanaatindeyim. Doğru metodolojik bilginin, bir alış- kanlık haline dönüştükten sonra yüksek normlara ulaşılabileceğini bir kez daha vurgulamak isterim. Ancak bu şekilde iyi bir teorik ve pratik bilgiyle yetişen dona- nımlı, kendine güvenen ve bildiğini ka- bul ettirebilen mühendis ve mimarların yeni mezun bile olsa değerleri düşme- yecek olup, kendilerine iş teklif edilen masalarda önemli bir pozisyonun sa- hibi olarak görüşmelere gideceklerdir. Ve kendi değerleri için biçilen bugünkü komik rakamlara gülüp geçeceklerdir. İşveren zihniyetinin, “Bu olmazsa diğeri olur” mantığı ancak birlikte yüksek de- ğer yaratmakla ortadan kalkacaktır. Tek- nik personelin değeri ancak bilgiyle ve karakterle ölçülebilir olmalıdır. Bunun da karşılığını her şekilde almalıdır. 94 MART-NİSAN 2021
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=