Şantiye Dergisi 387. Sayı (Mayıs-Haziran 2021)
eğitiminden... Mimarlık eğitiminin yeterliliği de sorgulan- malı. Ülkede çok fazla mimarlık okulu var. On binlerce mi- mara her yıl sekiz bin daha katılıyor. Bir sorun da mimar sıfatıyla mezun olan yeni mezunların imza yetkilerinin olması. Aslında bu kadar mimara ihtiyaç da yok. Fazlalık değeri düşürüyor. Arz talep dengesinin gözetilmesi lazım. Bence bu biraz da mimarların kabahati; bastırıla bastırıla kendilerini bu seviyeye getirttiler. Devlet de bu durumun farkında değil... Ama belki de farkında...” Bir sonraki 20’ye ulaşmak zor... “Mimarlık mesleği açısından Türkiye’de bence şu anda güçlü bir ara yaş grubu var. 35-40 yaş aralığındaki bu jene- rasyon bence çok sağlam. Burak Pekoğlu, Alper Derinbo- ğaz ve Melike Altınışık gibi isimlerin yaptığı işleri önemsi- yorum. Onların dışında bir üst jenerasyonda Cem Sorguç, Ömer Selçuk Baz gibi değerli mimar arkadaşlarımız da var. Onun üstünde de bizim kuşak geliyor; ki orada da isimler belli: Han Tümertekin, Nevzat Sayın, Can Çinici, Emre Aro- lat... Ama toplasanız 20 isim... Bir sonraki 20’ye ulaşmak zor. 2018’de kolektif ve iş birliğine dayalı bir etkinlik platformu ve sanat merkezi olan, mimari, şehircilik ve tasarım alan- larındamultidisipliner çalışma stratejileri aracılığıyla yeni- likçi düşünceyi geliştirmeyi hedefleyen The Circle’ı biraz da gençleri keşfetmek, onları cesaretlendirmek amacıyla kur- muştuk. Gençlerdeki kalite seviyesi bazen şaşırtıyor beni. Ümit veriyor. Bunun bence en büyük nedeni insanlarımızın artık dünyaya açılabilmesi. İnsanımız yurtdışı seyahatler, yurtdışı eğitimin yaygınlaşması nedeniyle global bir de- neyim edinmeye başladı. Kabiliyet açısından bence iyiyiz ama sistem bu kabiliyetleri maalesef değerlendiremiyor. Üniversitelerimiz bu insanları üretmekte, layıkıyla yetiş- tirmekte zorlanıyor. O yüzden bu çocuklar dışarıya gidip bir şeyler alıp geliyorlar. Gelmeleri de güzel bir şey tabii...” Genç mimarlara acele etmemelerini öneririm “Gençmimarlara öncelikle acele etmemelerini öneririm. Türk insanında müthiş bir sabırsızlık var. Herkes hemen iş hayatına atılıp, kendi işini yapmak istiyor. Ama bence iyi bir mimar olmak için önce tecrübe edinilmesi gerekiyor. On sene başka birisinin yanında bir işi öğrenirseniz, o tecrü- beyi edindikten sonra kendi işinize başlarsanız çok iyi olur. Nedeni ise, İngiltere’deki pratiği de içeren ağır ve uzun mi- marlık eğitiminin Türkiye’de olmaması. Ben 8 sene eğitim sürecimde müthiş bir mesleki deneyim kazanabilmiştim. Üç sene de firmalarda tecrübe edinmiştim. Yani iş hayatını deneyimlemeden kendi işini başlatmak pek doğru bir şey gelmiyor bana. Diğer bir önerimde yüksek lisans yapmaları. Mimarlık için lisans eğitiminin çok yetersiz olduğunu dü- şünüyorum. Yani biraz daha sabırlı davranmak gerekiyor...” Şantiyelerde büyüdüm diyebilirim “Şantiyeleri ziyaret ederim... Bence şantiye ziyaretleri en önemli şeylerden birisidir. Şahsen şantiyelerde büyüdüm diyebilirim. Allah için çalıştığım şirketler de buna değer veren şirketlerdi. Çizdiğim her karalamanın neticesini gör- mek isterim ve detaya da çok düşkün olduğum için şanti- yelerde çok zaman geçiririm. Şantiyelerde detay çizdiğim anlar çok fazladır. Şantiyecilerin de bu ilgim-alakam nede- niyle beni sevdiğini biliyorum. Şantiyedeki arkadaşlar sık sık arar, ‘Selçuk Abi şunu nasıl yapalım?’ diye sorarlar. Bu da bana zevk verir. TMB projesi ise en sık gittiğim, en çok zaman geçirdiğim şantiyeydi. Neredeyse her hafta gidi- yordum. Londra’dayken Budapeşte’de yaptığımız projeyi de çok sık ziyaret ederdim. İşveren de bundan hoşlanıyor, çünkü faydasını görüyordu. Bu ziyaretleri bazı uzak şantiye- lerimize gerçekleştiremiyoruz ama artık elektronik iletişim ve erişim vasıtasıyla başka yöntemlerle bilgi akışı sağlana- biliyor, kendimi şantiyedeymişim gibi hissedebiliyorum...” Dijitalleşme mimarlığı serbestleştiriyor ve o hürlük işime geliyor “Mimarlığın şu andaki yöneldiği çalışma yönteminden hoşlanıyorum... Dijitalleşme bizi serbestleştiriyor ve o hür- lük benim çok işime geliyor. Üretim şeklimiz çok daha ra- hatladı. O açıdan memnunum. Dijital dünyayı kullanmak gerekiyor. Mesela şu anda ben artık kağıt değil, tablet ile uğraşıyorum. Çizmeyi ve karalamayı çok seven birisi ola- rak hayatım kolaylaştı. Diğer taraftan dijital çok fazla şeyi aynı anda yapmaya imkan tanıdığı için yoğunluk da arttı. İş ve ev hayatının arasındaki mesafeyi kaybettik. Bu biraz yorucu oluyor ama benim şahsi fikrim, dijitalin benim etki alanımı genişlettiği. Katmanlarla daha kolay başa çıktığı- mı hissediyorum. Mimarlığın hem fiziksel hem düşünsel çok farklı katmanları var. Onları ilişkilendirmek ve onla- rın arasındaki ilişkileri görebilmek açısından dijital ortam bana çok büyük fayda sağlıyor. Şu anda bir model yap- madan proje çizemiyorum. Eskiden yaptığımız maketler çok zevkliydi ama bizi çok yoruyordu. Ama şimdi dijital bir üç boyutlu model olmadan ilerleyemiyoruz. O da işi çok derinleştiriyor...” Yönetmeliklerle bir zorunluluk getirilmeli “Londra’da bir proje yönetmeliklere uyularak yapıldı- ğında zaten LEED Gold ya da Platinum seviyesinde oluyor. Yani Avrupa’da artık standart yapı yönetmelikleri o sevi- yeye geldi. Sıfır karbon neredeyse zorunlu. Birçok ülkede sistemin bir parçası olarak devlet seviyesinde bunlar talep ediliyor. Ama Türkiye’de bu henüz oluşmadı. Yönetmelikler zorlayıcı değil. Mal sahibi bu tip zorlamalaramaruz kalmaz- sa kendiliğinden bu harcamaları yapmaz. Tüketici de talep etmezse düşük kaliteli binalara, düşük enerji performanslı yapılara mahkumiyet uzun yıllar devam eder. Avrupa’da ise halk işin farkında. Enerji verimliliğini talep ediyor. Her siyasi partinin yeşil bir politikası, bir vaadi olmak zorunda. Yoksa seçmen o partiyi seçimlerde dikkate dahi almıyor. 87 MAYIS-HAZİRAN 2021 PORTRE & RÖPORTAJ
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=