Şantiye Dergisi 380. Sayı (Mart-Nisan 2020)

“Deprem”, “Güvenli Yapı” ve inşaat sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulunan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul’un 99 depremini yaşadığı günlerden daha güvenli olmadığını vurguluyor ve “Deprem yönetmeliğine uygun olduğu söylenen binlerce binadan şüpheliyim. Olası bir depremle onlar da sınanacak. Ayrıca İstanbul bir depreme hazırlanmaya çalışılırken beş afet riskiyle yüz yüze kaldı” ifadelerini kullanıyor... Şantiye: Deprem ve depreme karşı güvenli yapı üretimi konusunda Türkiye’nin sorunu nedir, nedir aşılamayan? Cemal Gökçe: Türkiye, yakın geçmişin- de Varto, Erzincan, Van, Sakarya, Bingöl, Adana, Dinar, Gölcük ve Düzce depremleri gibi onlarca deprem yaşamış ve binlerce kayıp vermiş bir ülke. Depremle ilgili çok çok büyük tecrübeler edinmişiz; depremle tanışığız. Bingöl’ün Karlıova ilçesinden başlayan, ülkemizi doğudan batıya doğru geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı ile yüz yüzeyiz. Bu hat yüz yıllardır deprem üretiyor ve üretmeye de devam edecek. Söz konusu hat dışında önemli ve aktif fay hatları da geçiyor ülke topraklarının altından. Ege devamlı sallanıyor. Fakat hata üstüne hata yapmakta da üzerimize yok... Mesela 99 depreminin öncesinde Adapazarı’na otomobil fabrikası yapılacağı zaman meslek insanları karşı çıkmıştı. Çünkü Adapazarı, adı üzerinde bir ada, toprak alüvyonlu. Burada fabrika kurulduğu zaman doğal olarak yerleşim yerleri ve nüfus da çoğalacak; ki öyle de oldu. Bölgedeki bayır ve yamaçlardaki yapılar yıkılan bir apartmanın altında kalan insanlar bile çıkarılamadı. İki saat cankurtaran ulaşamadı, trafik kilitlendi. Sadece bir binanın enkazı bile beş günde ancak kaldırılabildi. Elazığ’da dört bina yıkıldı, sadece o dört binanın enkazını kaldırılması üç dört gün sürdü. Temel kural, öncesinde tedbir alarak enkaz altında, yıkılacak bina altında insan bırakmamaktır. Her yere güvenli yapı, depreme dayanıklı yapı yapılmalı- dır. Dolayısıyla Türkiye’nin bugün yaşadığı temel sorun, yapı stokunun depreme karşı dayanıklı olmamasıdır. Dayanıklı olsa deprem zarar vermez, can kaybı olmaz. Çünkü afet, bir olayın kendisi değil, doğurmuş olduğu sonuçlardır. Can kaybı olmazsa deprem, sel ve su baskını bir afet olmaz. Sonuçları insana zarar veriyorsa afet olur; yoksa yağmur da yağacak, sel ve deprem de olacak. Ama Türkiye’deki küçük sarsıntılar bile maalesef afete dönüşüyor. Şantiye: Neredeyse tüm yapı stokunun problemli olduğu bir ülkede sorumlu kim peki sizce? Siyasiler mi, meslek sahipleri mi, kim? Konuşulan, sorunlu olduğu söylenen oran yüzde beş, on depremde çok hasar görmedi ama alüvyonlu topraklara, tarım arazilerine mühendislik ilke ve kuralları dikkate alınmadan yapılan binalar göçtü. Bilinen fay hatlarını kucağımıza alıp başka yerlere götüremeyeceğimize göre ömrümüzün geri kalanında da bu faylarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu faylar sürekli olarak deprem üretecek; bu kaçınılmaz... Ülkemizde bir alışkanlık var; sürekli olayların sonuçlarıyla ilgileniyoruz... Deprem olunca oluşturulan kriz masalarında göçük altında kalan insanların nasıl çıkartılacağı, evlerini terk eden insanların soğuktan zarar görmemesi, aç kalmaması, ihtiyaçlarının karşılanması üzerine çalışılıyor. Yani hep bilinen, beklenen sonuçlarla, kriz tarafıyla uğraşılıyor. Oysa bütün dünya bilir ki, bu bir sonuçtur... Deprem yaşanacaktır ve temel olan şey, bu olay yaşanmadan alınması gereken önlemlerdir. Depremi daha az zararla atlatmak, depreme dayanıklı yapı üretmek gibi öncesinde yapılacak çalışmalarla mümkündür. Yoksa moloz yığınları arasında kalan binlerce insanı çıkaramazsınız. Geçen sene Kartal’da kendi kendine İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe: “İstanbul,1999’dan Daha Güvenli Değil” 28 MART-NİSAN 2020 SÖYLEŞİ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=